29 Kasım 2016 Salı

deneysel şiir, dijital şiir ve kontra


Sinan Özdemir

TEKNİK BİR İMKÂN OLARAK DİJİTAL ŞİİR [1]

Deneysel

Şiire ve hayata dönük olmanın doğal sonucu olarak şair,  biçimini, meselesini döneminin içinden çıkarır ya da ben böylesini yeğliyorum. Bu, sanılanın aksine “güncel” olma gayretiyle değil var olma saikıyla böyledir. Bireysel sıçrayışlardan önemli akımlara varıncaya kadar sosyal ortamın, yaşayan dilin, ânın teknolojisinin, siyasetin getirdiğinden ayrı düşünmemek gerekir şiiri de. Dada akımının, Gerçeküstücülük’ün, Avusturya deneysel şiirinin vs. nasıl ortaya çıktığı birçoğumuzun malumu. Buraya girmeyeceğim ama anmakta fayda var. Amacım, Türkiye’deki deneysel şiire dair derine inmeden bir hat çizmeyi denemek ve Efe Murad, İsmail Aslan’la birlikte çıkardığımız elektronik şiir fanzini Kontra’da ne yapmaya çalıştığımızı okurla paylaşmak. Bunu yaparken de “günümüze” bir göz atmak, bugünün teknolojisinin şiirde nerede durduğunu özellikle dünyada “dijital ortam” bağlamında konu etmek niyetindeyim.
           
Daha önce Kontra’nın ikinci sayısında belirttiğim gibi her ne kadar Ercüment Behzat Lav, Behçet Necatigil, Metin Altıok gibi şairlerin “deneysel denemeleri” zaman zaman söz konusu edilse de[2] Türkiye’de deneysel şiir kendi mecrasını 2000’lerin başında bulmuştur. Görsel şiir, madde şiirParçalı Ham., bizde ayrımı pek yapılmasa da yöneldiği madde bakımından ve kurgulanışı açısından somut şiir dönemin önemli şiir verimleridir. Gomringer’in somut şiiri kâğıdı formunun bir aracı olarak görür. Dolaysız bir görme ve algılama işidir somut şiir. Kelimelerin oluşturduğu direkt yapı şiir öznesini bir aktarımcı olarak aradan çıkarır ve okur bu yolla şiire dâhil olur. Bizde buna ek olarak deneysel şiirin içinde, edalı, aforizma bozması, zırva imgenin hantallaştırdığı şiire karşı koyan bir somut şiir daha vardır. Biçim kaygısı var olmakla birlikte bu şiir içerikte somuta, gerçeğe bakmaya yönelmiştir. Ahmet Güntan’ın Parçalı Ham.’da sözünü ettiği “Somutluk çemberi” bunun en önemli örneklerinden birini oluşturur.
           
Erhan Altan Sıfırlı Yıllarda Şiirimizde Deney/im kitabında 2000’lerin deneysel şairlerinin, geçmiş yıllardaki şiir hamlelerinin karşı çıkışlardan doğma oluşunun aksine, bir huruç etme hamlesi içerisinde olduğunu anlatmaya çalışmıştır. İkinci Yeni’nin sessiz sedasız onaylanışı ve oradan hızlıca geçiş bu bağlamda okunmalıdır. Bu, habersizlik demek değildir elbette. Hâşim şiirin başını ve sonunu atma düşüncesiyle yaklaşmaya çalışmıştı modern şiire. 2000’lerin deneysel şairleriyse şiirin sonunu da tahrip etmeye çalışarak yeni bir açı yakalamayı denemişlerdir. Bu noktada Parçalı Ham.’dan bahsetmek yerinde olacaktır.
             
Güntan’ın özellikle Taşıyıcı Monolog’da andığı Yılışık Söz bir bakıma yapışık sözdür. Bir ilişkilendirme metodundan çok işkillendirme, bulantılı kalma hâlidir. Sözcüğün, anlamın ve biçimin onlarca yıldırki şaşmazlığı oyalanmanın vıcıklığıyla malûldür. Parçalı Ham. bu bakımdan dizge kırıcıdır. Kendi olmanın motoruyla çalışır. Somut alan hayretle sözün yalıtıcı konumlandırışını sorgulamaktadır. Tikelin kendi çıplaklığına yaklaşması söz konusudur. Bunu yaparken en büyük silahı parçadır (Tarih kaynakları, anı kitapları, İnternet haberleri, sözlükler, birebir görüşmeler, e-postalar, şemalar, grafikler, köşeli parantezler vs.). Efe Murad, Ömer Şişman, Murat Üstübal gibi şairlerdeki deformasyon sözcük/dize/dizim deformasyonudur. Güntan’sa somutu, gerçeği bütünden kurtararak parçanın özgürlüğüne işaret etmiştir.  Cehd, bir icat meselesi değildir, çoğu zaman öyle anlaşılsa da. Allah’ı olan modern şiir ‘kralcının’ kovulmasıdır bir bakıma. Taşıyıcı Monolog’da Cioran’ın, zekânın kendi olma gözüpekliğini filozofta değil şairde aranması gerektiği fikrinden bahsediliyor. Bir sayfa sonraysa Güntan, ütopyanın panzehiri olarak tarihi gösteren Cioran’ı kralcılara yeğ tutuyor. Bu çarpışma anı bulantının değil, Bir Karın Ağrısı Olarak Şiir’in patlamasıdır. Son olarak Ahmet Güntan’ın Parçalı Ham.’lara Parçalı Ham. Drülütt adlı kitabından sonra “Hitap.” alt başlığıyla devam ettiğini belirtelim. Hitap.’lar henüz kitaplaşmadı. Bu şiirlerin bu yazı için önemiyse deneyselliğin şiirde ne olduğu, ne anlama geldiği -ileride bahsedeceğim- ile ilgilidir. Şair bu şiirlerle daha hangi biçimi şiirde çoğaltırım düşüncesinden çok kişisel formülünü biçimsel ve anlamsal olarak derinleştirme yolunda ilerlemektedir. Özellikle seslenişler vasıtasıyla kendi kavram dünyasını üreten şiirlerdir bunlar.
           
Ömer Şişman’sa Gomringer’in bahsettiği somut şiir ile en yakın bağı kuran Türk şairi olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle hata devam ediyor somut şiirin formül olanaklarını olabildiğince geniş tutan bir kitap. Teknik araştırmalarla genç şairlere önemli imkânlar sundu Şişman. Sözcük deformasyonu, görsel/biçimsel okumalara fırsat tanıyan çerçeveler, grafikler, Gestalt kuramından bildiğimiz tamamlama deneyimine çağıran silik dizeler, biçimin sayfadaki gelenek dışı kullanımı, tekrarlı yapılar, ses denemeleri… çok zengin bir olanaklar bireşimi olarak karşımızda duruyor. Ömer Şişman’ın ayırıcı özelliği ise bu formülasyonun içinde bir anlatımcı olarak şiir öznesinin de devreye giriyor olmasıdır. Bu, biçimi tek sorun olmaktan çıkaran, onun olası konforunu da tahrip eden bir imkân sunuyor şaire ve okura. Şairin şimdi, burada oluşunun zeminini sağlıyor. Şairin ikinci kitabı Bitkiben’de yer alan “Yerini Bulamayan Bir Z Raporu” adlı şiir, anlatan şiir öznesinin devrede olduğu tipik bir Ömer Şişman somut şiiri. Şiirin ilk bölümünde şiir öznesi konuşurken zehr adlı ikinci bölümde on sayfalık bir permütasyon bölümüyle karşılaşıyoruz; yine bu bölüm, şiir, son dizede şiir öznesinin daha baskın bir söz alışıyla bitiyor.  

Örnek olarak verdiğim bu iki ismi tekniğin olanaklarıyla şiire kazandırılan perspektifi gösterebilmek için önemli görüyorum. Fakat baştaki dediklerime dönersek amacımın tek tek dönemin şairlerini ele almak olmadığı anlaşılacaktır. 2000’ler tekniğin ortaya koyulduğu bir dönemdi. Efe Murad’ın F’ani ATaK’ını örneğin bilgisayar teknolojisinin sağladığı imkânlardan bağımsız düşünmek mümkün değildir. Her ne kadar dilin kendisi (bilgisayar vb.ni de dile dâhil düşünürsek) insanın zihnine yetecek bir kapasite taşımıyorsa da bu imkânların şairin zihninin tetiklenmesinde küçük de olsa bir rollerinin olduğu apaçıktır. Yine Efe Murad’la Cem Kurtuluş’un madde şiir deneyimleri, kâğıdı da devre dışı bırakmaya davettir bir bakıma. Şiir ve ona alan oluşturacak kâğıt-dışı nesne başka bir teknik arayış olarak karşımızda durmaktadır.


           “Görsel şiir”inse sözlü kültürün doğal olarak karşısında ve aygıtsal boyutunun şiir için bir açılım olduğunu, tarihsel sürecin en uç noktasında, yazı teknolojisinin somutlaştırdığı bir sıçrayış olduğunu söylemek gerekiyor. Şiire “bakmayı” dâhil eden bir aygıt bu. Görsel şiir bir bakıma John Berger’in Görme Biçimleri’nde bahsettiği görsel-tüketim mekanizmasının her şeyi defalarca gösteren ve bu yolla her şeyin içini boşaltan acımasız sistemine, kendi malzemesini de kullanarak, bir anti-deşifre, bir saldırı hamlesi olarak şiirde yerini aldı.

Dijital

2000’lerde deneysel şiir teknik olanakları çoğaltmaya çalıştı, İnternet’le tanışan ilk kuşaktı bu kuşak. Fakat dijital ortamı baskın bir öge olarak anmak yine de bu dönem için pek doğru değil. Aslına bakılırsa bir yönelim olarak bugün de böyle bir baskınlıktan Türk şiiri adına bahsetmek doğru olmayacaktır. Elimizde böyle bir toplam yok.[3] Dünyaya bakınca ise örneğin bilgisayara (bilgisayardan çok bir çeşit hesap makinesi)  yazdırılan ilk şiirin 1959 yılında Almanya’da Theo Lutz tarafından oluşturulduğunu görüyoruz. Elektronik-doğaçlama bir şiir bu. ABD’de Brion Gysin da bilgisayar aracılığıyla şiirler yazmıştır. Ayrıca İngiliz performans şairi Bob Cobbing’in 1963’te “ABC In Sound”unda işitsel ve görsel olanakları araştırdığını görürüz. Dijital şiir hakkında birçok önemli ayrıntıyı ise Giovanna Di Rosario’nun önemli kitabı Electronic Poetry: Understanding Poetry in the Digital Environment’tan öğreniyoruz. Fütüristlerin, Dadaistlerin “ses”e verdikleri önem, sesin somut bir malzeme olarak deneyimde yerini alması, Fluxus şairlerinin basılı metnin klasik formunu yerinden oynatışı, sonrasında şiiri performansa-sürece dönüştürüşü birer başlangıç noktaları olarak gösterilmiş yazar tarafından; ‘60’lı yıllarda bir araya gelen Fluxus şairleri, ‘90’lı yıllarda İnternet’in ortaya çıkışıyla performanslarını “Youtube” gibi dijital ortamlara da taşımışlardır. Giovanna Di Rosario, görsel ve somut şiirin ‘50’lerden başlayan sürecini dijital şiir için önemli bir altyapı olarak işaret ediyor. Bu sürece örnek olarak Duchamp eserlerinin John Cage tarafından yeniden keşfi, Letrizm’in (Harfçilik) Dada ve Gerçeüstücülük’ün önünde konumlanışı, Fluxus (Dick Higgins, Emmett Williams, Daniel Spoerri, Wolf Vostell, George Brecht vb.) ile başlayan görsel-sözcük deneyimi, Gomringer, Brossa, Spatola, Shimizu gibi isimlerin görsel ve somut şiiri dünyaya tanıtmaları, Emilio Villa'nın eleştirel ve şiirsel denemeleri gösteriliyor. Söz konusu kitaptan Fransız mühendis François Le Lionnais'nin katkılarıyla Raymond Queneau’nun 1959’da ''Deneysel Edebiyat Semineri''ni düzenlediğini, 1961’de İtalya’da Nanni Balestrini’nin bir IBM hesaplama makinesiyle yazılmış ''Tape Mark'' şiirini ürettiğini, 1964’te Jean Bauot’nun ''Yazmaya Yarayan Makine''yi yayımladığını da öğreniyoruz. Bununla birlikte 1985’te Centre Pompideou'da gerçekleşen ''Maddesizler''adlı sergiyle, Oulipo'nun devamı niteliğindeki ALAMO topluluğunun bilgisayar üretimli ilk şiirlerini paylaşmaları görsel şiirin bu platformda yeniden tanımlanacak oluşunu müjdeliyor Di Rosario’ya göre:

“Tüm bu teknolojik gelişmelere, 1990’larda CERN araştırmacılarının icat ettiği teknolojiyle İnternet’in popülerleşmesini de eklemeliyiz. Siber-şiirin üreyip çoğalması ve yeni jenerasyon bir dijital şairler güruhunun doğuşu bu tarihe dayanıyor. O zamandan beri İnternet’te yayımlanan şiirsel üretimlerin gittikçe artan yaratımına şahitlik ediyoruz. (Öyle bir üretim seli ki 1999 yılında ‘Doc(k)s’ dergisi o güne kadar yayımlanmış tüm dijital üretimleri arşivleme kararı almış).”

Ayrıca dijital şiirin dünya ölçeğinde tarihsel süreçte nasıl bir seyir izlediğini görmek için Fahri Öz’ün www.goethe.de’deki sayfasını da incelemenizi önerebilirim. Burada siber şiir, medya şiiri, elektronik şiir, net şiiri,  kinetik ve hareketli şiir, ergodik ve görsel dijital şiir parçaları, dijital ses şiiri, interaktif şiir, kod şiir… gibi kavramlarla karşılaşmaktayız. ASCII dili, HTML sembolleri, video, grafikler, kinetik performanslar şiirin yapısına yedirilmiştir dijital şiirde. Üç boyutlu somut bir imkândan bahsediyoruz. Aşağıya alacağım italik bölümü adı geçen web sitesinden alıntıladım:

“Dijital şiir; sözel/görsel/işitsel oluşumlar ve bilişsel/algısal/devinduyumsal deneyimler olarak değerlendirilmelidir: video, elektronik gösteri, bilgisayar, üç boyutlu lazer görüntü, biyoteknoloji, erken dönem ve çağdaş dijital ağlar, cep telefonları ve diğer devingen medyalar, gökyüzüne yazılan yazı ve onun mantıklı bir sonucu olarak dış uzay gibi birçok farklı medya ve çevre için/ile/aracılığıyla yaratılan deneysel çalışmalar…” 

“İnteraktif”ten hareketle, Kontra’ya da bir geçiş sağlamak için İsmail Aslan ve Efe Murad’la birlikte yazdığımız Kapital Öldürür!’ü de anmak istiyorum burada. Kitap farklı şehirlerdeki üç şairin interaktif ortamdaki paslaşmalarıyla yazıldı. Şablonlar, görseller, fişler, afişler, Google-metinler vs. dijital ortamdaki bağlamlarından koparılarak kayda geçirildi. Ama matbu olarak yayımlandı sonuç itibarıyla.

            Dijital Fanzin Kontra
                                                                                                                   
            Gelelim Kontra’ya… Kontra’yı Mayıs 2014’ten bu güne toplam yedi sayı çıkardık. Biraz da matbuyu beceremeyecek olmamızdan dolayı fanzini elektronik ortam aracılığıyla okura ulaştırmaya karar verdik. “Matbuyu becerememek” burada önemli; değineceğim… Özellikle 2010’lu yıllarda şiir yazan, şiirlerinin büyük bölümünü bu dönemde oluşturan birçok şair yer aldı Kontra’da. Birçok sayımızı belirlediğimiz problem durumları üzerinden projelendirmeye çalıştık. Hareket kabiliyeti olan bir varlık olarak şairin eylemliliğini, her kafadan bin sesin çıktığı, enformasyonun bininin bir para olduğu günümüzde tapenin şiirin neresinde durabileceğini, teknolojik araçların sunduğu uygulamaların yansımalarını… Kontra’da nereye oturtabileceğimize dair çalışmalar yaptık. Örneğin üçüncü sayımızdaki “tape-şiir” dosyasıyla sesin yazıdan kopmuş özerk alanına şiirle girmeye çalıştık. Dijital ortam bu bakımdan bir imkândı. ‘60’lı yıllarda John Giorno’nun öncülük ettiği Poetry Systems telefon ve plaklar üzerinden dinleyene ulaşan bir çeşit ses-şiir deneyimiydi. Yine Jandl’ın “schtzngrmm” adlı şiiri Almancada siper anlamına gelen schützengraben’den sesli harflerin atılmasıyla oluşturulmuş bir sokak ağzı şiiridir. Yansıma sesler dramatik bir savaşı anlatmaktadır ve bana kalırsa en az yazılı hâli kadar Jandl’ın kendi seslendirmesi de şiire omurga kazandırmıştır. Merak edenler kayıt için www.lyrikline.org’u ziyaret edebilirler. Kontra bunların da ötesinde televizyondan, Youtube’dan, çölden, uçaktan, otomobilden… sesler kopararak şiirin alanında durmaya çalıştı “tape-şiir”lerle. Alanı açmayı denedi. Bu noktada dijital ortam ve uygulamalar aracı olarak envanterde yer aldı.

Burak Acar’dan “yüksel inş. hirudo” için Backstage

Kayıt için oturduğum mahallede devam eden inşaatlara gidip kaydı orada almayı düşünmüştüm önce. Sonra inşaatların hiç gürültü çıkarmadıklarını fark edince bu fikrimden vazgeçtim. Youtube’dan içinde inşaat/şantiye gürültüsü olan kayıtlar bulmaya ve şiiri onun üstüne okumaya karar verdim. Uzun aramalar sonucunda istediğim inşaat gürültülerini içeren kayıtları buldum. Şiiri okurken bir yandan da elimle videoların ses düğmeleriyle oynayarak ve kayıtların doğal akışını bozarak gürültüyü manipüle etmeye çalıştım.
Üç beş prova ve üstüne on beş yirmi tekrar sonucunda ortaya bu kayıt çıktı. İçlerinden en iyisi buydu diyemiyorum ama dilim sürçmeden bitirebildiğim tek kayıt buydu. Bu çalışma için yararlandığım videolardan birinin linkini aşağıda paylaşıyorum. Eğer mahallenizdeki ya da işyerinizin yakınındaki inşaatların/şantiyelerin istediğiniz kadar gürültü çıkarmamalarından şikâyetçiyseniz, canınız biraz inşaat gürültüsü dinlemek istediği vakit açıp dinleyebilirsiniz.
                                                (Kontra, sayı 3)

“Eylem-şiir” adlı dördüncü sayımızda video performansları, ses kayıtları, şiirin malzemesinin toplandığı/yazıldığı mekânlardan görseller, Google Earth’tan yönetilen “Oturma Eylemi”, insana ve makineye ait ses denemeleri… Kontra’da yazan şairler için birer olanak olarak kullanıldı. Altıncı sayımızda “uygulama-şiir” adıyla her ne kadar örneğin cep telefonu uygulamalarına benzer araçlar geliştirme niyetinde olduksa da içerikte uygulamaların yaşamdaki yerine dair söz almakla yetindik. Söz konusu sayının en ilginç çalışmasıysa Deniz Tortum ve Efe Murad’ın birlikte geliştirdikleri “Hatıralar Koridoru” adlı çalışmaydı. Çalışma, İnternet üzerinden erişim sağlanan, yön tuşları aracılığıyla sanal ortamda gezinti imkânı tanıyan bir denemeydi. 

Özellikle Emirhan Esenkova’nın mecrayı en aktif kullananlardan olduğunu söyleyebilirim. “uygulama-şiir” sayısında yer alan “Uygulama Oteli: Evrendeki En Kötü Beşinci Şiir” adlı şiir, teknik olarak cep telefonu uygulamalarının kullanıldığı, görsel bağlantıların yer aldığı, şiirin bir kısmının bir uygulamadan yapılan şarkılardan oluştuğu, kes-yapıştır-screenshotlı ham şiir üretimlerinin olduğu bir şiirdi. Yine “Apple” şirketinin yapay zekâsı “Siri”ye okutulan bölüm, söz konusu şiirin yapısına dair ilginç bir deneyimdi.

Esenkova’nın Kontra 5’te yayımlanan “migren” adlı şiiri ise bir çeşit hipermetindi. Beş farklı bağlantı-dizeden oluşan şiir, tıklandığında her dize-bağlantısıyla okuyucuyu/ izleyiciyi/ dinleyiciyi bir SWF[4]’ye yönlendiriyordu, SWF’ler görüntü ve seslerden oluşuyordu. Bağlantı-dize, şiirin tek tek dizelerini oluşturmasının dışında, bir şarkının da bölümlerini oluşturuyordu. Bir başka deyişle tüm dizeler aynı anda açıldığında şiirin/ şarkının/ hikâyenin/ filmin bütünü ortaya çıkıyordu; değişik dizelerin açılmasıyla da başka şarkılar/ şiirler/ hikâyeler oluşuyordu, vurgulanıyordu. Böylece hem dizeler kendi başına bir anlam oluşturuyordu hem de diğer dizelerle uyumlu bir ilişki geliştiriyordu. Ayrıca şiirin bütününü görmek için bağlantıları aynı anda açmak gerekiyordu. Bu hâliyle okuyucuyu interaktif bir şekilde içeren bir projeydi “migren”. Okuyucu sadece sayfayı çevirmiyor, sayfaların yerlerini de değiştirebiliyordu. Bütünlük değişkendi, kombinasyonlardan oluşuyordu. Şiiri bir “ölü” gibi anmamın sebebiyse “dijital ölümün” gerçekleşmiş olmasından kaynaklanıyor. Bağlantıda oluşan sorundan dolayı şu anda bu şiire erişim imkânı bulunmuyor. Emirhan’a şiiri başka bir siteye yüklemeyi önerdiğimde “şiirin tamamlandığını” belirterek teklifimi reddetmişti.

Esenkova bahsini bir konuşmamızda anlattığı başka bir hipermetin hikâyesiyle kapatmak istiyorum. Şair, 2011 yılında “süngerbob karekod” adlı bir çalışma gerçekleştirmiş. Anlattığına göre, çektiği onar saniyelik görüntüleri Asmalımescit sokaklarına “QR kod” olarak yerleştirmiş. Akıllı telefonu olanlar şiirle o anda karşılaşıyormuş böylelikle. Hedef kitlenin şiir okuyucusundan ziyade o an oradaki kişi olduğu bu çalışma, “şiir sokakta” tüketiminden çok daha anlamlı geliyor, üzerinde düşününce.

Yazımın iki yerinde değineceğimi belirttiğim konuları harmanlayarak sonlandırayım sözlerimi. Deneysel şiir ne bağnaz şairlerin bahsettiği gibi bir dekadanlıktır ne de kendi başına kendi kendini iş edinmiş bir alandır. Arayış olmadan açı yakalamak söz konusu değildir, bunu söylemek de fazladır ama maalesef ki gereklidir aynı zamanda. Peki, ileride, bazı denemelerine şahit olduğumuz gibi, robotlar mı yazacaktır bizim yerimize şiiri? İşin bu kısmını anlamlı bulmuyorum. Bir ara “insansız şiir” tartışmaları epey yer tutmuştu özellikle dergilerde. Şiir ilerlemesiz, sıçrayışsız diri kalamaz ama bu, bir sınırsızlığı, bir başka âlemi de var kılmıyor açıkçası. Dijital ortam, şaire hamle imkânı tanıyacak olan tüm uyarıcılar, şiire giden yolda olmaları gerektiği biçimleriyle olacaklardır bundan sonra da. Şiirin yerine geçmeden.  






[1] Kaynak teminindeki yardımlarından dolayı Melike Koçak’a teşekkür ederim.
[2] kitap-lık dergisinin 60. sayısıyla birlikte yayımlanan Türkiye’de Deneysel Edebiyat Antolojisi adlı kitabı hatırlatmak isterim; yukarıda saydığım isimlerle birlikte kitapta bir şiiriyle yer alan Enis Batur’un kitabın ön sözünde “Türkiye’de hiçbir zaman avant-garde edebiyat yapılmadığını, bazı şair ve yazarlarımızın deneysel denebilecek çalışmaları olduğunu” belirten sözlerine yer verilmesi bu dönem için söylediklerimi destekler mahiyettedir.
[3] Meraklısı İçin Birkaç Dijital Şiir Örneği:

Genco Gülan-Etkileşimli Şiir-2002
''Bazı gerçeklerin çeviriye ihtiyacı yoktur'' demiş Genco Günal. Boşluktan çıkan sözcükler tersine çevrilebilir bir dizaynla hareket ediyor.

Jhave-Angry Words-2013
''Angry Bots Became Angry Words'' (Kızgın Botlar Kızgın Sözcüklere Dönüştü) sloganıyla sunulan oyun şeklindeki şiir deneyimi. “Unity” oyun motoruyla yapılmış tipik bir “First Person Shooter” (Birinci Şahıs Nişancı) oyunu hacklenerek düşmanların sözcüklere evrildiği interaktif bir deneyime dönüştürülmüş.

Amaranth Borsuk-The Deletionist (Silici)-2014
“Yer imleri”ne “Silici” adlı uygulamayı ekliyorsunuz, daha sonra rastgele bir web sayfası açıyorsunuz, bu sayfadayken “yer imleri” sekmesinden “Silici”yi tıkladığınızda uygulama sözcüklerin bir kısmını silerek kalanlarıyla şiir oluşturuyor.
[4] SWF: Adobe firmasının shockwave flash dosyaları, gifin seslisi ve programlanabileni.


KAYNAKLAR

www.kontrafan.blogspot.com.tr, erişim tarihi 30.03.2016
Avusturya II. Dünya Savaşı Sonrası Deneysel Şiiri Seçkisi, Haz. Erhan Altan, Yasakmeyve (Ekim Sayısı Kitap Eki), 2006
Türkiye’de Deneysel Edebiyat Antolojisi, Haz. Murat Yalçın, YKY (Kitap-lık 60. Sayı Kitap Eki), 2003
Somut Şiir, Haz. Bülent Kandiller ve Yurdakul Kavas, Uçurum Yayıncılık (Somut Şiir Özel Sayısı), 1986
Sıfırlı Yıllarda Şiirimizde Deney/im, Erhan Altan, 160. Kilometre, 2013
Parçalı Ham., Ahmet Güntan, YKY, 2011
Görme Biçimleri, John Berger, Metis, 2002
Electronic poetry: understanding poetry in the digital environment, Giovanna Di Rosario, University of Jyväskylä, 2011
www.fluxlist.blogspot.com, erişim tarihi 30.03.2016
www.goethe.de (“Metin-Temelli Enstalasyon Sanatlarına Doğru Dijital Şiir, Medya Şiiri ve Net Şiiri”), erişim tarihi 30.03.2016
www.lyrikline.org, erişim tarihi 30.03.2016
Şiirimizde Milenyum Kuşağı, Utku Özmakas, Pan Yayıncılık, 2008   
Kapital Öldürür!, İsmail Aslan, Efe Murad, Sinan Özdemir, 160. Kilometre, 2015
Beyaz Manto, 10. Sayı, 2002
Siyahî, 8. Sayı, 2006
www.poetikhars.com, erişim tarihi 30.03.2016


HECE DERGİSİ, HAZİRAN-TEMMUZ-AĞUSTOS 2016

Ömer Şişman-Sinan Özdemir, Işın Tedavisi (Şiir), Kontra 5. sayı, Şubat 2015

https://drive.google.com/file/d/1avh-EaIKpNo_6BKdIUuB8d0s3wiyTdsb/view?usp=sharing